moonwalker

#3757
Michael Jackson&Chuck Dakota Röportajı 2008

BÖLÜM 1
Michael Jackson’la Röportaj Yapmak: Popun Kralı’yla Geçen 3 Saatim
Gerçekten Garip miydi?
Bir insanı imajına dayanarak yargılamak kolaydır. Hele hele o insanı kişisel olarak
“tanımıyorsak” daha da kolaydır. Popüler medyanın bize söylediklerine dayanarak sonuçlara
varıyoruz ve üzerimizde şaşırtıcı biçimde derin bir etkisi oluyor. Yayıncılıkta geçen 20 yılıma
dayanarak medyanın gücünü doğrulayabilirim. Eğer biz size yeterince uzun bir süre
gökyüzünün düştüğünü söylersek ve yeterli “uzmanı” yayına alırsak, önünde sonunda buna
inanırsınız.
Michael Jackson’a olan şey kesinlikle buydu!!
Bütün zamanların en büyük sanatçısı hakkındaki bütün haberleri duyduktan ve “uzmanların”
konuşmalarını gördükten sonra, kendimi “Man In The Mirror”u yazmaya mecbur hissettim.
İnsanların Popun Kralı’yla hiçbir etkileşimi olmayan televizyondan bir şeyler almaları ve
onun kim ya da ne olduğu hakkında sonuca varmaları beni hayrete düşürüyor.
2008 yazında, Beverly Hills’in çok lüks bir bölgesinde, Michael Jackson’la oturup birebir
özel bir röportaj yapma şansına sahip oldum. Bu röportajı yapmak için iki yılı aşkın süredir
uğraşıyorduk. Nazikçe söylemek gerekirse, Michael medyadan ürküyordu ve onlara
güvenmiyordu ve “ona yaptığımız şeye” bakınca bunun için onu kim suçlayabilir ki? Bu
kibar, hassas adamla birebir görüşebilmek için cehennemin yedi kapısından geçtik. Feragat
belgesi üzerine feragat belgesi imzaladık ve her şey söylenip, yapıldığında, tarih, zaman ve
lokasyon ayarlanmıştı.
Bütün ülkede ve bütün dünyadaki pek çok radyo istasyonunda yayınlanacak bir MJ
belgeselini bir araya getiriyorduk. Kralla 30 dakikamız olduğu söylendi. Şimdi kabul
etmeliyim ki röportaja hazırlanırken endişeliydim çünkü şov dünyasında anıldığı gibi “Ryder”
(Süvari) şimdiye kadar gördüğüm her şeyden farklıydı. Temel olarak “Süvari”, sanatçı adına
istekler, arzular, yapılacaklar ve yapılmayacaklar listesidir. Onu gördükten sonra en büyük
ucubeyle karşılaşacağımı düşündüm. Ah, ne kadar da yanılmışım!
“Süvari” temel olarak bize her zaman Mj’den 4 metre uzakta durmak zorunda olduğumuzu,
ona dokunamayacağımızı, ayakkabılarımızı çıkarmak ve “patik” giymek zorunda olduğumuzu
ve ona bir şey vermemize izin verilmediğini, odaya girmeden önce ellerimizi sterilize
etmemizi ve bizi en şaşırtan şey, onu “Kral Michael” olarak anmamızı söyledi. Yani bunu
okuduğunuzu ve kendinizi salak yerine düşürmeden nasıl meşru bir röportaj yapabileceğinizi
düşünün! Kral Michael...Gerçekçi olun! Daha da kötüsü, bu bir şaka değildi! Bu, imzalamak
zorunda kaldığımız, eğer “anlaşmanın kurallarını” bozarsak bir milyon doları aşan cezalarla
cezalandırılacağımız gerçek bir dökümandı!
Röportajdan önceki gece bütün ekibim bunun nasıl bir şey olacağını konuşuyordu. Sonuçta
bütün ekibim deneyimli yayıncılık profesyonelleriydi. Super Bowl şampiyonlarından başkana
herkesle röportaj yaptık ve daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmadık. Bunu başarabilecek
miyiz diye biraz endişelenip, heyecanlandığımızı söylemek gereksiz, özellikle de röportajı
elde etmek için başımıza açılan bunca dertten sonra!
Öğlen vakti röportaj yapılacak yerde olmamız söylendi. Bize bir oda numarası ve güvenliği
geçmemiz için bir “kod” verildi. Bu arada kod “MJJITK”di. Bugüne kadar hala ne anlama
geldiğini bilmiyoruz.
Çantalarımız, evrak çantalarımız, insanlarımız 20 dakika arandıktan sonra, bir odaya
yönlendirildik. İçinde muhteşem güzellikte mobilyaların bulunduğu, yumuşak bir şekilde
klasik müziğin çaldığı, perdelerin sıkıca kapalı ve bütün ışıkların yandığı orta büyüklükte bir

odaydı. Bize, “Bay Jackson şimdi gelecek” dendi. Güvenlik şefi çok afalladığımızı
söylediğinde, bir başkanla röportaj yapıldığında Güvenlik Hizmetleri’nin yaptığı güvenlik
kontrolünden daha yoğun bir kontrolden daha yeni çıkmıştık ve adamın kendisini beklemek
üzere şimdi bu ana oturma odasında yalnızdık.
Yaklaşık 15 dakika bekledikten sonra, MJ’in konuştuğunu ve güldüğünü duyabiliyorduk.
Çocuklarından birini soruyordu ve sorduğu kişi her kimse çocuğun diğer kardeşinin
arkasından koştuğunu ve sinirlendiğini çünkü onu yakalayamadığını söylüyordu. O bunu
komik buldu ve içten bir kahkaha attı.
Kıkırdama zayıfladı ve bir öksürük duyduk ve büyük yatak odasına açılan odanın sol
tarafından, siyah jeanleri, kırmızı bir t-shirt içinde, mükemmel saçı ve çok az bir makyajla
göründü. Yaklaşır yaklaşmaz hepimiz ayağa kalktık ve ağzından dökülen ilk kelimeler,
“Merhaba, Ben Michael Jackson” oldu, sesi çok yumuşaktı ama yine de otoriterdi.
Heyecanlı tanışma faslından sonra bize onun nerede oturmasını istediğimizi sordu. Ona
herhangi bir yerin uygun olacağını söyledim. Bize herhangi bir şey isteyip, istemediğimizi
sordu, istemedik ve ona bize birebir konuşma fırsatı verdiği için teşekkür ettik ve o benim
aklımı tamamen uçuran bir şey yaptı. Ona vakit ayırıp, ziyarete gittiğim için bana teşekkür
etti. O anda ağzım açık kalmıştı. Anladım ki bu adamın “Süvari”yle ya da medyanın olmasını
istediği şeyle alakası yoktu. Önümdeki büyük bir kalbi ve ruhu olan dünyanın en yetenekli
adamıydı.
Röportaja başladık ve kariyeriyle, yaptığı şeyler ve yapacağı şeylerle ilgili temel soruları olan
tipik bir röportajdı. Her soruya açık dürüst cevaplar verebilmek için zamanını kullandı.
Röportaj esnasında, güldü, şaka yaptı, ses teknisyenimiz UCLA şapkası giydiği için dalga
geçti ve hep gözlerimin içine baktı.
Sadece 30 dakikamız olduğunu biliyordum o yüzden hızı iyi ayarladım ve röportajı 4 dakika
boşluk kalacak şekilde bitirdim. Röportaj için teşekkür ettim ve gidecek bir yerim olup,
olmadığını sordu. Birkaç siteyi görmeye gideceğimizi söyledim ve ardından ağzından çıkan
şey hepimizi şok etti. Bize acele etmemiz gerekmediğini söyledi; yayıncılık hakkında eğer
cevap verebilirsek cevabını öğrenmek istediği soruları vardı. Popun Kralı kalmamızı
istiyordu.
Elbette kaldık ve konuşmamız radyo istasyonlarından niye müzik yaptıklarına, çocuklarımıza
sağladıkları faydalardan onun çocuklarına, oradan onun çocukluğuna, sevdiğimiz yiyeceğe,
diğer her şey arasında uzadı gitti. Uzun yıllardır görmediğin eski bir arkadaşla konuşmak
gibiydi. Çok rahat, açık, bazı zamanlar duygusal ki hassas konular üzerindeki saf dürüstlüğü
bizi de duygulandırdı.
Görüşmemizin yaklaşık ikinci saati içindeyken, bir adam odaya girdi ve MJ’e görüşmeyi
bitirmesi gerektiğini çünkü bir saat içinde başka bir röportajı olduğunu söyledi. Tuğladan
yapılmış gibi duran kocaman adama döndü ve “Bekleyebilirler, röportajı bensiz yapamazlar”
dedi.
Bu bizi bu adam hakkında kötü konuşan ve gerçeği söylemek yerine medyanın verdiği
haberler doğrultusunda fikirlerini beyan eden herkese tokat atma isteğimi tartışma noktasına
getirdi. Aşağıya doğru ayakkabılarına ve sanki belli bir tempoda dans ediyormuşçasına
titrettiği bacaklarına baktı ve bize hiç kendimizi mahkum gibi hissedip hissetmediğimizi
sordu. Bütün hayatı boyunca hiç kendisi için bir şey yapma şansına sahip olmadığını
söyleyerek devam etti; hep bir başkasına yaptırmıştı. 49 yaşında bile hala Popun Kralı’ndan
başka bir şey olmasını engelleyen çocukluk zincirleriyle bağlıydı.
Üç buçuk saat geçti ve bütün zaman boyunca ses teknisyenimizin şüphesiz kariyerimin en
parlak noktası olacak her saniyeyi kaydetmesi için dua ettim. Orta yaşlı bir kadın odaya girdi
ve, “Michael, çocuklardan biri oynarken dizini yaraladı” dedi. Verdiği karşılık tamamen
içtendi ve audio’yu yayınladığımda kendiniz duyana kadar bekleyeceğim! Gerçekten
çocuklarını seven inanılmaz bir babaydı!

Vedalaşırken, bize kişisel e-mail adresini verdi ve bizimkileri de istedi. Hollywood’dan bazı
hatıra eşyaları almıştık ve bizim için imzalamasını istedik. Bize onların bizde olup, olmadığını
sordu ve biz de ona yeni aldık dedik ve o “hayır-hayır bu işe yaramaz” dedi ve çalışanlarından
birini çağırdı. Çalışanına satın aldığımız her şeyin parasını bize geri vermesi için talimat verdi
ve elimizdeki her şeyi imzaladı ve vedalaştık. Odada dolanıp, hoşça kal derken bu adamın ne
kadar gerçek bir adam olduğunu düşünmeden edemedim. Zaman ayırıp, uğradığımız için
memnun olmuştu. Yanıma geldi ve ben elimi uzattım ve sonra “Süvari”yi ve eğer ona
dokunursam ödemek zorunda kalacağım parayı düşündüm ve daha ben bir şey söylemeden
bana sarıldı ve kulağıma muhteşem bir röportaj olduğunu fısıldadı ve bir çocukla cinsel
uygunsuzluk iddialarıyla ilgili skandalı gündeme getirmediğim için teşekkür etti. Saçımın
ucundan ayak parmaklarıma kadar her yerim titredi ve öylece gitmişti!
Yirmi dakika sonra bize dışarıya kadar eşlik edecek bir adam odaya girdi ve yanında içi
ceketler, daha fazla imzalı 8x10 resim, CD’ler, bebekler, DVD’ler ve çok daha fazlasıyla
ağzına kadar MJ hatıra eşyasıyla dolu bir el arabası vardı. Her biri nerden baksan 600-700
dolar değerinde 22 çanta ve her birimize satın aldığımız şeyler için içinde para olan birer zarf
verdi.
Bu hikayenin konuştuğumuz şeylerin detayına girmediğini biliyorum. Röportajı yazıya
dökmek ve sitemize kendiniz de dinleyebilesiniz diye link eklemek için çalışıyoruz ve bu
arada ses teknisyenimiz her şeyi kaydetti!
Michael Jackson şimdiye kadar tanıdığım en gerçek, dürüst, sevgi dolu insandı. Bir canavar
değildi, ucube değildi, o kadar da tuhaf görünmüyordu, ruhların en hassasına sahipti ve
arkadaşlarını önemsiyordu. Röportajın yazıya dökülmüş halini okuduğunuzda veya ham
audio’yu dinlediğinizde, dünyayı değiştirmek isteyen ve daha iyi bir yer haline getirmek
isteyen bir adamı dinleyeceksiniz ama fark etmediği şey zaten değiştirdiği ve bu yaşadığı
zamandan çok ölümünde kanıtlandı.
Medyanın onu yaptığı şey değildi. Evet ufak tefekti ve kırılgan görünüyordu ama geriye
bakınca içinde yaşamak zorunda kaldığı dünya yüzünden herhangi bir şeyi daha az yaşaması
mümkün değildi. Bu adamın hayatı boyunca yaptığı her hareket mikroskop altına alınıp
incelendi. Bir çocukluğu olmadı, bir erkek olma özgürlüğünü tatması için hiçbir zaman gerçek
bir kadının sevgisine sahip olmadı.
Çocukları onun hayatıydı. Röportajın üzerinden aylar geçmesine rağmen bana e-mail attı ve
ben de ona e-mail attım ve her zaman çocuklarını ve onların onun için ne ifade ettiğini anlattı.
Londra’da yapmaya planladığı turu ve başarmayı nasıl umut ettiğini ve bunun çocuklarını
nasıl etkileyeceğini anlattı. Yapacağı şeyler ve o şeylerin çocuklarını nasıl etkileyeceği
konusunda her zaman endişeliydi. Forma girmekten ve bir kez daha sahneye geri dönmek için
ilerde nasıl görüneceğinden bahsetti.
Ölüm haberi dünyada yankılandığında üzgündüm ve sanki erkek kardeşimi kaybetmiş gibi
ağladım. Onu tanımak bir onurdu.
Medya ve o öldüğünden beri onun hakkında yaptıkları ve söyledikleri bu röportajı benim için
çok daha özel hale getirdi. Tanıdıklarını söylediklerinde güldüm çünkü hiçbir zaman bu adamı
tanıma şansları olmadı, efsaneyi değil, adamın kendisini.
Şüphelerim vardı. “Masum” olduğuna inanmıyordum. Bir ucube olduğunu düşünüyordum ve
bu röportajın “evet...o gerçekten bir ucube” demek için en büyük salkım olduğunu
düşünüyordum...ama bunu yerine Tanrı’nın bize hepimizin içindeki iyiliğe ve o uçma
isteğinden asla vazgeçmemiş halde kanatlarını açmış dururken, seçilmiş birkaç şeyi spot
ışıklarının altına koyup, o şeyleri onu karanlık ve kötü göstermek için eğip, büktüğümüzde
neler olabileceğine gözlerimizi açsın diye kısa bir süreliğine cennetten gönderdiği bir melekle
karşılaştım!

BÖLÜM 2
RÖPORTAJ
İlk hikayemde Michael Jackson’la geçirdiğim 3 saatimi öğrendiniz. Sadece onunla tanıştığım
için değil, beraberinde bir arkadaşlık getirdiği ve bu adamın hiç de medyanın söylediği gibi
bir adam olmadığını bana kanıtladığı için hayatımda sonsuza kadar kalacak bir andı. Olduğu
şeyden dolayı değil, olduğu kişilikten dolayı hayatın kendisinden çok daha büyüktü. Dünyayı
iyileştirmek istedi ve eğer yardıma ihtiyacı olan birine yardımı olacağını düşünüyorsa sol
kolunu bile verebilirdi.
Makalenin sitede olduğu günlerde, audio’yu duymak ve röportajın yazıya dökülmüş halini
okumak isteyen yüzlerce e-mail aldım. İşte ilk bölüm burada! Aşağıda mevcut röportajın
yazılı halini bulacaksınız. Özel bir yayına çıkarmak için hazırlayacağınız türden tipik bir
röportajdı. Okuduğunuz müddetçe, onun dünyanın onu, dedikodu gazetelerinin başlığında yer
alan Michael Jackson olarak değil, bir erkek ve baba olan Michael Jackson olarak tanımasını
istediği yumuşacık konuşma sesiyle her soruyu cevapladığını hayal edin!
Her biri teybe kaydedilmiş birkaç saat boyunca Michael’la kaldık. Onların yazıya dökülmüş
hali de birkaç gün içinde yayınlanacak. Bunu bölümler halinde yapmak istedim böylece bizim
hissettiğimiz heyecanı hissedebilir ve konuşmamızın sonuna nasıl geldiğimizi
anlayabilirdiniz.
Mevcut ses kayıtları ilerledikçe, onlar da gelecek. Aileye vermemiz istendi ve biz de verdik.
Yine de aynı zamanda gelecek ay aynı ses kaydını yayınlamak için özel bir show hazırlama
kararı da aldık. Show yayını esnasında biz reklam alırız ve bunu bu show için de yapmayı
plandık ve showdan gelecek her dolar onun sevdiği hayır kuruluşlarına gidecek. Bunu para
kazanmak veya adımızı duyurmak adına yapmıyoruz, sadece Michael Jackson’ın ne kadar
özel olduğunu dünyaya göstermek adına yapıyoruz. İlk show röportajı sadece bölümler
halinde verdi. Yeni showda bütün ses kaydını çalacağız böylece bütün dünya onun gerçekte
ne olduğunu görebilecek. Bir Melek! Aslında isimlerimizi kullanmıyoruz, sadece seslerimizi
ve onun müziğini kullanıyoruz böylece hak ettiği gibi spot ışığı onun üzerinde olacak.
Bazı e-mailler bana onun gerçekte nasıl biri olduğunu ve rol yapıp yapmadığını sordu. Size
tek söyleyebileceğim, o tamamen kendisi gibi olan bir adamdı ve bir kere bile olsa asla
“şöhret aurasının” gösterişini kullanmadı. Onunla arkadaş oldum ve e-mail yoluyla ya da
telefonda konuştuğumuz zamanlarda hep aynıydı. Bu e-mailleri yayınlayıp yayınlamayacağım
soruldu. Bunu üzerinde uzun uzun ve çok sıkı düşündüm ve LA’deki anma töreninden
döndükten sonra yapmamaya karar verdim! Onlar için bana binlerce dolar teklif edildi ve ben
onları satmayacağım! Bu, benim arkadaşımın ölümünün üzerinden para kazanılan şeylerden
biri daha olmayacak! Diğer büyük bir soru da koddu! “MJJITK” Orada olmamız gerektiğini
güvenliğe doğrulamak için kullanmak zorunda kalmıştık. Ne anlama geldiğini bilmediğimi
söyledim ve bilmiyorum! Pek çoğunuz gibi birtakım fikirlerim var ama bu benim ona
soracağım bir soru değildi ve dürüst olmak gerekirse “Süvari”yi arayıp, bulup bakıncaya
kadar da unutmuştum!
Umarım röportajdan keyif alırsınız. Yardımcı Ses Yapımcılarımızdan Amy Rogerland
tarafından yazıya geçirildi. Bunu yaparken yaptığın zorlu çalışma için TEŞEKKÜRLER
AMY! Günümüzün “sohbet” kısmı birkaç güne kadar yayınlanacak ve show yapıldığında,
yaşadığınız yerde radyo istasyonlarından dinleyemeyebileceğinizi düşünerek size bir link
vereceğim!
CD(Chuck Dakota): Şüphesiz şimdiye kadar yaşamış en büyük sanatçısın. Geriye baktığında
hiç popun kralı olacağını düşünmüş müydün?
MJ: (kahkaha)...Vay canına...Çok teşekkür ederim...Bunu söylemek senin inceliğin.
Thriller’a kadar yaptığımız şeyleri pek kavradığımı sanmıyorum. Çocukken hiçbirini
anlamıyordum. Joseph bize her hafta Barry’den gelen çekleri verirdi ve ben 10-11
yaşlarındayken her hafta bana yüzlerce, binlerce dolar verilirdi ve benim tek istediğim

oynayabileceğim bir top ya da bir paket balonlu sakızdı. Size bütün dürüstlüğümle
söyleyebilirim ki küçükken bu dünyanın şaşkınlığıyla bu şeyi durdurmak ve sadece bir çocuk
olmak istedim.
CD: Sen Thriller’la beraber hayat kazanmaya başladığını söylüyorsun. Bununla anlatmak
istediğin nedir?
MJ: Pek çok kişi bilmiyor ama Thriller benimdi. Kardeşlerimle sabahın ikilerine üçlerine
kadar kulüplerde müzik yaptığımız günlerden beri aklımdaydı. Hiç çocuklarla oynamadığım
ya bir beysbol takımına katılmadığım için gece geç saatlere kadar uyanık kalır şiirler ve
hikayeler yazardım. Yazdıklarım hakkında hayal kurduğumu hatırlıyorum ve sanırım ortaya
çıkan şeylerin pek çoğu gerçekten istediğim şeylerin hayaliydi. Yazdığım her şeyi sakladım
ve Thriller’ı yaparken bestelediğim bazı şeyleri çıkardım ve çok gurur duyduğum bu albüme
adapte ettim. Çünkü Thriller benim kendi yaratıcılığımdı, o beni müziğe gerçekten aşık etti
çünkü ilk defa kendimi ifade edebiliyordum ve bütün o duyguları dışa vurabiliyordum ve eğer
albümü dinlerseniz yani gerçekten dinlerseniz çoğu şarkıyı gerçek duygularımla yazdığımı
duyabilirsiniz.
CD: Michael daha ilk günden itibaren sahnenin kralıydın. Bunun üzerinde çalışmak zorunda
değildin, o zaten sende vardı ve sen de dünyaya verdin. Hiç pişmanlıkların oldu mu?
MJ: Nazik sözlerin için tekrar teşekkürler. Bu harika. Önceki gün sevdiğim arkadaşlarımdan
biriyle konuşuyordum ve sanırım geçmişi anımsıyorduk ve değiştirebileceğim bir şey olsaydı,
sadece kısa bir süreliğine çocuk olabilme şansı olurdu. Stüdyolara girip, çıkarken çocukları
oynarken gördüğümü ve onlardan biri olmayı nasıl istediğimi hatırlıyorum. Onlarla bir
günlüğüne yer değiştirebilmek için dünyadaki her şeyi takas edebilirdim.
CD: Michael bütün hayatını basında yaşadın. Fil adamın kemiklerinden uzaylı bebeklerinin
olmasına kadar. Bütün bunlarla nasıl başa çıkıyorsun?
MJ: (kahkaha)...Fil adamın kemikleri ilk ondakilerden biriydi. Her zaman ne kadar büyük bir
starsan o kadar büyük bir hedefsindir dedim ve ben bunu ben herkesten daha iyiyim
anlamında söylemiyorum, yaşadığım hayattan, yaşamayı seçtiğim hayattan ve başardığım
şeylerden dolayı söylüyorum ve basının çoğunun istedikleri her şeyi uydurabileceklerini
hissediyor ve benim adım üzerinde olduğu müddetçe, bu haberler satar. Söyleyebileceğim şey
bu çöplükleri almayın. Hepsi bu, çöp ve insanların ve hayranlarımın bilmesini istiyorum ki bu
ıvır zıvırı aldığınızda onların cebine para koyuyorsunuz ve bu beni incitiyor. Ben bir insanım,
ne bir ucube şovu ne de Wacko Jacko, çocuklarını büyütmeye çalışan ve huzur içinde
yaşamaya çalışan bir adamım.
CD: Çocukların seni nasıl değiştirdi?
MJ: (Derin bir iç çekmesi)...Oh vay canına...Her şey...Her şey değişti. Her zaman
çocuklarım olsun istedim ve hayatımda bu tür bir sevgiyi tadabildiğim için Tanrı beni kutsadı
ve çocuklarımın, gümüş kaşıkla beslenen arsız şımarık çocuklar değil, dünyayı seven çocuklar
olması için yapabileceğim ne varsa, her şeyi yapacağım. Onların dünyayı merakla
görmelerini, korkmamalarını ve doya doya yaşamalarını istiyorum ve attıkları her adımda
bunu onlarda görüyorum, ve ben onlar için uyanıyorum, onlar için yola devam ediyorum.
Hayatımda ilk defa her şeyin bir amacı var, ve bu amaç benim çocuklarım. Hayatım boyunca
cehennem, acı, yalnızlık önderlik ediyordu.
CD: 90’lardaki gidişat hakkında konuşalım. Bu on yılda muazzam bir başarı elde ettin ama
basın bunu önemsiz gibi gösterdi. Milyonlarca albüm sattın, muazzam hitler çıkardın ve ben
bu yüzden mi piyasaya daha fazla müzik çıkarma konusunda yavaşladığınızı merak
ediyorum?
MJ: Hiç şüphesiz. Basın bu albümlerin mutlak bir başarısızlık olduğunu söylediğinde çok
rahatsız oldum. Dediğiniz gibi milyonlarca kopya sattılar ve radyolarda muazzam derecede
yayınlandılar ve yine de yeterince iyi değildi. Başka şeylere odaklanmak istediler ve sanırım
onlara teslim olmak zorunda kalmadan bunların ne olduklarını biliyoruz ama ben onlara 7-8

milyon kopya satılması, bir numaradan giriş yapmak ve böyle devam eden doğru ve dürüst
haberler verdiğimde, mesele olmayan bir şeyden haber üretmeye geri geliyor ama her
zamanki eski hikaye...Eğer Michael yapıyorsa, başka bir şeye çevirelim.
CD: Yeni müzikler ya da belki bir tur üzerine planların var mı?
MJ: Peki sana belki de inanmayabileceğin bir şey söyleyeceğim...(kahkaha)...Yeni bir eser
çıkarmak istediğimde kullanmak üzere kenara koyduğum birkaç yüz şarkım zaten var.
Stüdyoya girdiğimde artık daha fazla söyleyemeyecek hale gelinceye kadar şarkı söylerim
çünkü her zaman şarkı yazıyorum. Her zaman tempolar ve ritimler bulurum ve yeni dans
adımları üzerinde çalışırım ama insanlar benim bu yönümü görmüyor. Yeni bir albüm yapmak
istiyorum ama doğru olmak zorunda. Thriller’dan daha büyük olmasını istiyorum ve
yapabileceğimi biliyorum. Bazı konserler üzerinde konuşuyoruz ama şu anda bu henüz özel
bir bilgi ama üzerinde konuşuyoruz ve o konserler gelecek.
CD: Dostum, bu dünyadaki en büyük şov olacak...Sabırsızlanıyorum...84 ya da 85’te
Arrowhead stadında verdiğin konseri hatırlıyorum sadece genç bir DJ’dim. Bir albüm veya
konser için ne kadar çalışılıyor?
MJ: (kahkaha)...Kansas City doğru...
CD: Evet...Chiefs’in oynadığı stat...
MJ: (Heyecanla) Evet...Evet...Bunu hatırlıyorum...Hayatımda ilk defa Kansas City
pirzolalarından yemiştim ve Joseph’ten benim için uçakta yemek üzere 4-5 kalem almasını
istemiştim. (kahkaha) Gerçekten çok çalışma gerektiriyor. Eğer sadece MTV’de
kardeşlerimleyse ya da dünya turuysa, hadi bir dünya turu yapalım diyen ve her şeyi yoluna
önemsemeden sokacak birini işe alan kişi ben değilim. Her detayı geliştiriyorum ve bu seneler
alıyor. Bu yüzden her zaman yapmıyorum. (kahkaha)
CD: MTV’den bahsetmişken...Tek olduğunu bilmek nasıl bir duygu? Yalnız bir tane...Bütün
engelleri yıkan ve bugün olduğu şey haline sokan?
MJ: Taklitçiliğin yağcılığın en büyük biçimlerinden biri olduğunu söylerler ve bazıları bunu
bile beceremiyor...(kahkaha) Chuck sakın bunu yayınlama...İnsanlar bana
kızacak...(kahkaha) Sadece şaka yapıyorum...Bunu elde ettiğim en büyük başarılardan biri
olarak değerlendiriyorum ve benim ayak izlerimi takip edip, bu işi başka bir yöne taşıyan o
sanatçılarla gurur duyuyorum. Sıklıkla eğer Thriller olmasaydı hangi müzik olurdu diye
düşünüyorum. Dünyaya ve müziğe ne yaptığını biliyorum ve bazen o olmasaydı nasıl değişik
olurdu diye merak ediyorum.
CD: Michael, duyduğum veya okuduğum bütün röportajlarında hep Thriller’a geri dönüş
yapıyorsun...Benim fikrime göre pek çok sanatsal çalışman oldu...Müzik değil, sanat...Yani
niye Thriller’ı örnek olarak kullanıyorsun?
MJ: Bu harika bir soru Chuck...Vay canına...Şey sanırım bana ait olduğu için. Başından
sonuna kadar ilk defa bütün kontrol bendeydi ve kafamın içinde vızıldayan her şeyi hayata
geçirmeme olanak verdi...(kahkaha) şimdi de insanlar sesler duyduğumu düşünecek
(kahkaha) susun, konuşuyorum(kahkaha)...Affedersin bazen keçileri kaçırıyorum...O
(Thriller) benim var olma noktam. O, Michael Jackson’ın kariyerin başlangıcı olarak
gördüğüm şey. Ondan öncekiler, onlarla da gurur duyuyorum ama onların üzerinde
başkalarının ellerinin izleri varken Thriller bana aitti ve müziğimin oluşmasına giden yolu
açtı. Bir yol haritası gibiydi ve ben de şimdiye kadar onun her ritmini takip ettim.
CD: Bu çok harika...Hangi şarkıyı sevdiğini ve dinlemeyi sevdiğini okudum ama senin
sevdiğin Michael Jackson şarkısı hangisidir?
MJ: Aman Allah’ım...Bu Final Jeopardy (Jeopardy diye bilinen bir yarışmanın son bölümü)
gibi...İlerledikçe sorular zorlaşıyor (kahkaha)...Benim için özel olan pek çok şarkım var. Her
şarkı yapmayı sevdiğim hayır işlerinden aşka, ilişkilerden dünyadaki barışa kadar hayatımda
çok özel olan şeyleri temsil ediyor bu yüzden tam olarak bir tanesini belirtemem çünkü her
biri benim ruhumdan geliyor...Sadece üzerinde birbiriyle kafiyeli sözler bulunan kağıt ve

kalem değil...
CD: Bir dakikalığına hayır işlerinden bahsedelim. Guiness Dünya Rekorları’nda eğlence
dünyasında hayır kurumlarına en çok destek veren kişi olma rekorun var.
MJ: Evet...Bu oldukça muntazam...Çocuklarım bana bir tane de en çok kızarmış tavuk yeme
rekorundan alacağımı söyledi (kahkaha)...Sevgili annem bana çok genç yaşlarda geri vermeyi
aşıladı ve ben de bunu elimde birkaç penny kalana ya da Yüce Tanrı beni eve çağırana kadar
devam edeceğim.
CD: Sadece hayır kurumlarına karşı değil hayranlarına karşı da böylesin?
MJ: Hayranlarımı seviyorum...Yani onları gerçekten seviyorum ve şansım olsaydı her biriyle
tek tek tanışırdım. Televizyon seyrediyorum ve diğer ünlüleri takip eden show programlarına
bakıyorum ve sadece bir merhaba demek veya bir resim isteyen hayranlarına nasıl kızdıklarını
görüyorum. Onlar beni var ettiler...O yüzden onlara zamanımdan iki dakika ve dostça bir
merhaba verebilirim ve bunun hepsine çokça değer. Ben hayatımı hayranlarımın yanında
yaşadım ve hayranlarımın yanında öleceğim.
CD: Michael bana tipik bir gününü anlatır mısın?
MJ: Şey...Çok sıkıcı...(kahkaha)...Uzaylıları ziyaret ettikten sonra (kahkaha) bunu
yayınlama...Şimdiden bu hikayeyi yazdıklarını görebiliyorum...(kahkaha)...Güne 6:30-7 gibi
başlarım...Duş alırım, çocuklarımı uyandırırım ve kahvaltı ederiz...onlara istedikleri şeyleri
hazırlarım ve sonra çocuklar oynarken bir toplantım olur ya da kitap okurum ve daha sonra
öğle yemeği zamanı olur ve yeriz ve öğleden sonrayı oyun oynayarak veya TV ya da bir video
izleyerek geçiririz ve onları akşam yemeği için hazırlarım ve gece alışverişe gitmek için ya da
çocuklar için eğlenceli olabilecek bir şey yapmak için geç saatlere kadar uyanık kalabiliriz ve
daha sonra da gecenin geri kalanını mektuplara yetişmekle ve bunun gibi işlerle geçiririm.
Tipik bir baba işte.
CD: Son olarak Michael...Dünyanın senin hakkında bilmesini istediğin tek şey nedir?
MJ: Şey...İlk olarak inandığınız her şeyi okumayın (kahkaha) (galiba ))) Hayranlarımın
şunuokuduğunuz her şeye inanmayın demek istedi bilmesini isterim ki daha yapacaklarım
bitmedi. Henüz havlu atmış değilim (pes etmiş değilim) ve her zamankinden çok daha büyük
şekilde döneceğim...Bunu onlara borçluyum, bunu kendime borçluyum ve bunu çocuklarıma
borçluyum. Babalarının ne yapabileceğini görmelerini istiyorum, bundan 20 yıl sonra
babalarının ne olduğunu okumalarını ve bu acıya katlanmak zorunda kalmalarını değil.
Pekala hepsi bu! Umarım keyif almışsınızdır. Ses kaydını duyduğunuz zaman gülmeyi seven
ve hayattan zevk alan bir adam imajı göreceksiniz. O kadar dürüst ve samimiydi ki dünya
onsuz bir daha asla aynı olmayacak.
Hepimize hayat için bir amaç verilir. Onunki müzik dünyasını omuzlarında taşımaktı ve bunu
da yaptı, kırıldığında bile hepimiz için ayakta duracak, hepsinin üstesinden gelecek gücü
buldu. Hoşça kal dostum...Asla unutulmayacaksın!

Çeviri; deep_inside
www.mjturkfan.com
long long title how many chars? lets see 123 ok more? yes 60

We have created lots of YouTube videos just so you can achieve [...]

Another post test yes yes yes or no, maybe ni? :-/

The best flat phpBB theme around. Period. Fine craftmanship and [...]

Do you need a super MOD? Well here it is. chew on this

All you need is right here. Content tag, SEO, listing, Pizza and spaghetti [...]

Lasagna on me this time ok? I got plenty of cash

this should be fantastic. but what about links,images, bbcodes etc etc? [...]

Swap-in out addons, use only what you really need!